土耳其傳統水拓畫學習筆記(七):ANADOLU İMAM HATİP EBRU-2. UNITE-歷史&歷代大師






土耳其水拓畫教材第二章


封面圖片來源:Nuriye Çakmak Çelik, “Son Hezârfen: Necmeddin Okyay”, Yeni Şafak, https://www.yenisafak.com/yazarlar/nuriye-cakmak-celik/son-hezarfen-necmeddin-okyay-2065117
先前分享了《Anadolu İmam Hatip Liseleri》土耳其水拓畫教材第一章,討論Ebru的哲學與應用。這次要整理的是這本書的第二章。由於內容豐富,我會分成三篇來寫,從水拓畫的歷史淵源,以及對土耳其水拓畫藝術發展有重大貢獻的已故大師們談起。

這些大師們不僅保存了傳統,更推動了水拓畫藝術的創新與發展。透過了解他們的貢獻,能幫助我們更深入理解這門藝術的精神內涵。讓我們一起來認識這些在土耳其水拓畫發展史上留下不可抹滅足跡的Ebru大師們。

Orta Asya’da zuhur etmiştir. İran ve Anadolu topraklarında yaşamış, 17. asrın başlarında Avrupa’ya intikal etmiştir. Gelenekli Türk ebru sanatı asırlardır kâğıt sanatı olarak uygulanmıştır. Batıda da Türk Kâğıdı ya da Türk Mermer Kâğıdı olarak anılmıştır.
水拓畫起源於中亞,在伊朗和安納托利亞土地上發展,於17世紀初傳入歐洲。幾個世紀以來,傳統土耳其水拓畫一直作為紙藝術存在。在西方,它被稱為「土耳其紙」或「土耳其大理石紙」。
zuhur etmek (出現、產生):
Ortaya çıkmak, belirmek, görünmek
出現、顯現、產生
intikal etmek (傳入、轉移):
Bir yerden başka bir yere geçmek, aktarılmak
從一處傳到另一處、轉移
gelenekli (傳統的):
Geleneklere bağlı olan, geleneksel
遵循傳統的、傳統的
Ebru, kitap sanatlarının bir şubesi olarak gelişmiştir. Ebru sanatı bazen bir murakkaa- da yazı pervazı, bazen bir mushafın cilt yan kağıdı bazen de bir hat levhasının etrafında iç ve dış pervaz olarak yer bulmuştur. Ebru kitap ciltlerinin ön kapaklarında cilt yerine sıklıkla kullanılmış, bu tarz ciltlere çehar-gûşe cilt denilmiştir. Kullanılan ebruların üzer- lerine ezilmiş varak altın serpiştirilerek zer-efşanlı ebru, hatib ebrularının dış sınırlarına da altın kontur çekilerek tahrirli ebru meydana getirilmiştir.
水拓畫作為書籍藝術的一個分支發展。水拓畫有時用作冊頁的寫作邊框,有時作為古蘭經的內頁,有時則環繞在書法作品的內外邊框。在書籍裝訂的前封面上,水拓畫經常被用來代替裝訂,這種裝訂風格被稱為「四角裝訂」。在使用的水拓畫上撒上碎金箔製成灑金水拓,在哈提卜水拓的外緣勾勒金線製成勾線水拓。
murakkaa (冊頁):
Hat levhalarının bir araya getirilmesiyle oluşturulan albüm
書法作品集、冊頁
pervaz (邊框):
Kapı, pencere vb. şeylerin kenarlarına geçirilen ensiz parça
門窗等物件周圍的窄框、邊框
mushaf (古蘭經):
Kur’an-ı Kerim’in tamamının yazılı olduğu kitap
《古蘭經》的書面文本
Eski zamanlarda ebruya başlı başına bir sanat olarak değil, daha çok kitap sanatlarının bütünleyici bir unsuru olarak bakılmıştır. 1586 de en eski kaynaklardan biri olan Menâkıb-ı Hünerveran Gelibolulu Mustafa Âlî Efendi tarafından yazılmıştır. Gülzar-ı Savab adlı eser Nefeszâde İbrahim Efendi tarafından kaleme alınmıştır. Bu kaynaklar hat, aharcilik, kâğıt boyamacılığı mürekkepçilik gibi kitap sanatlarına dair bilgileri ihtiva eder.
在早期,水拓畫並不被視為一門獨立的藝術,而更多是作為書籍藝術的組成部分。1586年,格利博盧的穆斯塔法·阿里·艾芬迪撰寫了最早的參考文獻之一《藝術家傳記》。內費斯扎德·易卜拉欣·艾芬迪撰寫了《正確之園》一書。這些文獻包含了書法、上光、染紙、製墨等書籍藝術的相關信息。
aharcilik (上光技術):
Kağıt yüzeyini düzgünleştirme ve parlatma işi
紙張表面打磨和上光的技術
mürekkepçilik (製墨術):
Mürekkep yapma sanatı
製作墨水的技術
ihtiva etmek (包含):
İçine almak, kapsamak
包含、涵蓋
Ebru tarihi hakkında elimizdeki tek yazma eser 1017/1608 yılında yazılan Tertîb-i Risâle-i Ebrî’dir. Bu yazma nüsha 1975 yılının son günlerinde Uğur Derman Hocamı- zın, eline geçmiştir. 1977 yılında Türk Sanatında Ebru kitabında yayımlamıştır.
關於水拓畫歷史,我們擁有的唯一手稿是1017/1608年寫成的《水拓畫製作指南》。這份手稿在1975年末落入我們的烏爾·德爾曼教授手中,並在1977年出版於《土耳其藝術中的水拓畫》一書。
tertîb (編排、整理):
Düzenleme, sıralama
編排、整理、安排
risâle (論文、專著):
Bilimsel bir konuyu inceleyen küçük kitap
研究特定學術主題的小冊子、論文
nüsha (副本、抄本):
Birbirinin aynı olan yazılı şeylerin her biri
相同文件的副本、抄本
Uğur Derman “Hallâl-ı Müşkülâtım” (zor meselelerin çözücüsü) dediği Nihad M. Çetin’e bu kaynağın tamamını yayımlama sözü vermiştir. Rahmetliye Armağan kitabında orjinaliyle beraber yayımlayarak bu sözünü yerine getirmiştir.1. O döneme kadar ebru imali hak- kında bilinenleri bir araya toplayan risalede kâğıt boyama ve aharlama usullerinden de bahsedilmiştir. Devrinin diliyle kaleme alınan yazmada verilen bazı malzeme ve kullanım oranları bugünkünden pek de farklı değildir.
烏爾·德爾曼稱他的尼哈德·M·切廷為「解決難題者」,並承諾將全部資料出版。他在《獻給已故者的禮物》一書中與原文一起出版,實現了這個承諾。這份彙集了當時所知水拓畫製作知識的論文中也提到了染紙和上光的方法。這份以當時語言撰寫的手稿中提到的一些材料和使用比例與今天並沒有太大的不同。
hallâl (解決者):
Çözen, halleden
解決問題的人
müşkülât (難題、困難):
Güçlükler, zorluklar
困難、難題
rahmetli (已故的):
Ölmüş olan, vefat etmiş
已故的、亡故的
Tarihte yaşamış ebru ustaları hakkında çok az şey bilmekteyiz. Pek çoğu derviş meş- rep hayat süren bu ustaların bilinmek, meşhur olmak gibi bir gayeleri olmamıştır. Ebruları- na isim yazmamışlardır. Bu sebepten elimizdeki eski ebru örneklerinin tarihini ve ustasını tespite maalesef imkan yoktur.
我們對歷史上的水拓畫大師知之甚少。這些大師多過著苦行僧式的生活,沒有追求知名度或成名的目標。他們沒有在水拓畫上署名。因此,我們很遺憾無法確定現存老水拓畫作品的年代和作者。
derviş meşrep (苦行僧式的):
Derviş gibi yaşayan, dünyaya değer vermeyen
過著苦行僧般生活的、不重視世俗的
gaye (目標、目的):
Ulaşılmak istenen amaç
想要達到的目標、目的
Ortaya çıkabilecek yeni belge ve bulgularla ebru sanatının karanlık kalan asırlarının aydınlanacağı ümidini hep taşıyoruz. Gerek eldeki bilgiler, ge- rekse son devir ustaları hakkında öğrenci ve muhiblerinin verdiği bilgiler ışığında, ustala- rımız hakkındaki malumatı derc ediyor, hepsini hayır dua ile yâd ediyoruz.
我們始終希望通過新發現的文獻和證據能夠揭開水拓畫歷史中尚未明朗的世紀。根據現有資料以及學生和愛好者提供的關於近代大師的信息,我們記錄下關於這些大師的資料,並懷著祝福紀念他們每一位。
bulgu (發現、證據):
Araştırma sonucunda elde edilen bilgi
研究所得的發現、證據
derc etmek (記錄、收錄):
Yazıya geçirmek, kaydetmek
記錄下來、收錄
muhib (愛好者、追隨者):
Seven, dost olan, taraftar
愛好者、支持者、追隨者

3. Dünyada Ebru Sanatı 世界水拓畫藝術

Ebru sanatının nerede ve ne zaman başladığı henüz bilinmemektedir. Ebru kelimesinin aslı Çağataycaya dayandırılır. Özbekler Tekkesi’nin ilk şeyhlerinden Sâdık Efendi ebru sanatını Buhara’da öğrenmiştir. Çin’de VIII. asırdan itibaren Liu-şa-şien, Japonya’da XII. Asırdan itibaren suminagaşi ve beninagaşi isimleriyle su üzerinde yapılan uygulamalar vardır. Bu da ebru sanatının doğduğu yerin Orta Asya olduğu tezini kuvvetlendirmektedir.2.
水拓畫的起源時間和地點至今尚不清楚。”ebru”一詞源自察合台語。烏茲別克修道院的首任謝赫之一薩迪克·艾芬迪在布哈拉學習了水拓畫。在中國自8世紀起有劉沙顯,在日本自12世紀起有墨流し(suminagashi)和紅流し(beninagashi)等水上工藝。這些都加強了水拓畫起源於中亞的論點。
dayandırmak (追溯、歸因):
Bir şeyin kaynağını göstermek
追溯根源、歸因於
şeyh (謝赫、修道院長):
Tarikat büyüğü, tekke yöneticisi
修道院院長、教派領袖
tez (論點、學說):
Savunulan düşünce, görüş
論點、主張
Suminagaşi tekniğini, Japonya’da Sumi ressamlarının, fırçalarını temizlemek üzere batırdıkları suda oluşan şekilleri kâğıda alarak bulduğu tahmin edilmektedir. Suminagaşi tekniği metot olarak ebruya çok benzemektedir. Bilinen en eski suminagaşi örneği Sanjuroku-nin Shu adlı yazmanın iki sayfasındaki ve 1112 yılına aittir3.
據推測,日本的墨繪畫家在清洗毛筆時,發現水中形成的紋路可以轉印到紙上,這就是墨流し技法的起源。墨流し在技法上和水拓畫非常相似。目前已知最早的墨流し作品出現在《三十六人集》手稿的兩頁中,時間是1112年。
tahmin etmek (推測、估計):
Yaklaşık olarak değerlendirmek
推測、估計
metot (方法、技法):
Yöntem, usul
方法、技巧
yazma (手稿):
El yazması kitap veya belge
手寫本、手稿
Orta asya’da zuhur ettiğine inanılan bu sa- nat, büyük ipek yoluyla önce İran sahasına oradan da Anadolu Topraklarına geçmiştir.
這門相信源自中亞的藝術,沿著偉大的絲路先傳入波斯地區,再傳到安納托利亞。
ipek yolu (絲綢之路):
Doğu ile Batı arasındaki tarihi ticaret yolu
連接東西方的歷史貿易路線
saha (領域、地區):
Alan, bölge
區域、地區、範圍
Çağatayca ebre kelimesi, günümüzde kullanılan ebru kelime- sinin menşei olarak iddia edilir. Ebre kelimesinin dışında diğer üç kelimenin de kaynağının Farsça olduğu iddia edilmiştir. Bu da ebru sanatının Orta asya’da doğduğu ihtimalini desteklemektedir.
現今使用的「ebru」一詞據說源自察合台語的「ebre」。除了「ebre」之外,另外三個相關詞彙也被認為來自波斯語。這也支持了水拓畫起源於中亞的可能性。
menşe (來源、起源):
Bir şeyin çıktığı, göründüğü yer
來源、起源
iddia etmek (主張、聲稱):
Bir düşünceyi ileri sürmek
主張、聲稱
ihtimal (可能性):
Olabilirlik, olasılık
可能性、或然性
Ayrıca bir başka rivayete göre1 XVI. asır ortalarında ebru sanatı Mir Muhammed Tâhir tarafından Hindistan’da yapılmaya başlanmış- tır. Bu rivayete göre elimizdeki en eski örnekler, XVI. asrın başlarına tekabül etmektedir. Bir ebrunun tarihini kesin olarak verebilmek için ebrunun üzerine tarih notu düşürülmüş olmalıdır.
另一種說法認為,水拓畫是在16世紀中葉由米爾·穆罕默德·塔希爾在印度開始製作的。根據這個說法,我們現存最早的作品大約可以追溯到16世紀初。要確切判定一件水拓畫的年代,作品上必須有標註日期。
rivayet (傳說、說法):
Söylenti, bir olay veya durumun hikâyesi
傳說、說法
tekabül etmek (相當於):
Denk gelmek, karşılık olmak
相當於、對應
düşürmek (記下、標註):
Not etmek, kaydetmek
記下、標註
Ebru kâğıtları, müze ve kütüphanelerde gördüğümüz çok eski tarihli eserleri süslemiş, cilt yan kâğıdı ya da murakkaalarda pervaz olarak kullanılmıştır. Bu tür eserlerde kullanılmış ebru kâğıtları daha sonraki devirlerde gördüğü tamir esnasında yapıştırılmış olabilir. Buyüzden ebru kâğıtlarının ya- pılış tarihi hususunda kesin bir hükme varmak zordur.
在博物館和圖書館中,我們可以看到水拓紙用來裝飾許多古老作品,作為書籍的襯紙或冊頁的邊框。但這些作品中使用的水拓紙可能是在後來修復時才黏上去的,因此很難對水拓紙的製作年代下定論。
tamir (修復、修理):
Onarım, bozulan bir şeyi düzeltme işi
修復、修理
hüküm (判斷、結論):
Karar, yargı
判斷、結論
varmak (達到、得出):
Ulaşmak, sonuca bağlamak
達到、得出(結論)
Bu güne kadar tespit edilebilen en eski ebrular ise;

a. Topkapı Sarayı’nda bulunan Arifi’nin 1539 tarihli “Gûy-i Çev- gan” adlı eserindeki ebrular

b. Heratlı Mir Ali’nin İstanbul Üniversitesi Kütüphanesi’nde bulu- nan 1539 tarihli iki kıtasının bulunduğu ebrular

c. 1554 tarihli ebru ve Işık Yazan’ın kaydettiği Fuzulî’nin “Hadîkatü’s-süedâ” (Mutluluklar Bahçesi) isimli eserinin bir kopya- sında kullanılmış olan ebrulardır.

目前已確認的最早水拓畫作品包括:

a. 收藏在托普卡帕宮的阿里菲1539年作品《球杖》中的水拓畫

b. 赫拉特的米爾·阿里收藏於伊斯坦堡大學圖書館的兩幅1539年作品中的水拓畫

c. 1554年的水拓畫,以及伊希克·亞贊記錄的在富祖利《幸福花園》的一個副本中使用的水拓畫

tespit etmek (確認、查明):
Belirlemek, saptamak
確認、查明
kopya (副本、抄本):
Bir şeyin aslına benzetilerek yapılan sureti
複製品、副本
ibare (文字、字句):
Anlamlı söz, yazılı söz
文字、字句
İlk üç ebrunun yapanı bilinmemektedir. “Hadîkat-üs Süedâ”nın baş sayfasında “Hadîkat-üs Süedâ” yazıldıktan sonra kırmızı mü- rekkeple “Ma Şebek Mehmet Ebrîsi” ibaresi eklenmiştir. Kitabın sayfaları arasında üç adet hafif ebru kullanılmıştır. Baş sayfadaki “Şebek Mehmet Ebrusu ile” anlamındaki bu ibareden kitapta kul- lanılan ebruların,”Tertîb-i Risâle-i Ebrî”de kendisinden Şebek diye bahsedilen ebrucu tarafından yapıldığı anlaşılmaktadır.
前三件作品的作者不詳。在《幸福花園》的首頁,書名之後用紅墨加註了「馬·謝貝克·梅赫邁特的水拓畫」。書中使用了三幅淡雅的水拓畫。從首頁「謝貝克·梅赫邁特所作水拓畫」的註記可以推斷,書中使用的水拓畫是由《水拓畫製作指南》中提到的被稱為謝貝克的水拓畫家所作。
anlamak (理解、明白):
Kavramak, idrak etmek
理解、明白
bahsetmek (提到、談及):
Söz konusu etmek, konuşmak
提到、談及
ebrucu (水拓畫家):
Ebru sanatını yapan sanatçı
水拓畫藝術家
XVI. yüzyılın sonlarında İstanbul’a gelen Avrupalı seyyahlar tara- fından kendi memleketlerine götürülen ebru sanatı önce Almanya’da sonra Fransa ve İtalya’da Türk kâğıdı olarak tanınıp yapılmaya baş- lanmıştır. Yakın zamana kadar bu isimle anılan ebru Avrupa’da farklı malzeme ve tekniklerle yapılsa da üretilen formlar gelenekli ebrumu- zun formlarıyla benzerlikler gösterir.
16世紀末,來到伊斯坦堡的歐洲旅行家將水拓畫帶回自己的國家。這門藝術首先在德國,接著在法國和義大利以「土耳其紙」的名稱被認識和製作。直到近代,歐洲雖然使用不同的材料和技法製作水拓畫,但其圖案形式仍與我們的傳統水拓畫有相似之處。
seyyah (旅行家):
Gezgin, seyahat eden kimse
旅行家、遊歷者
memleket (國家、故鄉):
Ülke, vatan, doğulan yer
國家、家鄉、故土
tanınmak (被認識、聞名):
Bilinir olmak, ün kazanmak
被認識、聞名
Resimlerde görülen ebrular bil- diğimiz taraklı ve bülbül yuvası ebrunun çok başarılı uygulamaları- dır. Zaman içinde İngiltere ve Amerika’ya da yayılan ebru sanatı, her ülkenin sanat anlayışına göre farklılık kazanmıştır. Bu gün itibariyle dünyanın hemen her ülkesinde ebru yapılmakta ve tekneye yatırıla- bilecek hemen her eşyaya ebru desenleri alınmaktadır.
圖中展示的水拓作品是我們熟悉的梳理紋和夜鶯巢紋水拓的精彩演繹。隨著時間推移,水拓畫傳播到英國和美國,並根據各國的藝術理念發展出不同特色。如今,全世界各地都在製作水拓畫,幾乎所有能放入水槽的物品都可以轉印水拓圖案。
taraklı (梳理紋的):
Tarak ile şekil verilmiş
經過梳理的、有梳理紋路的
bülbül yuvası (夜鶯巢紋):
Ebruda kullanılan bir desen türü
水拓畫中的一種紋樣,形似夜鶯巢
tekne (水槽):
İçinde ebru yapılan kap
製作水拓畫用的容器、水槽

4. Ebru Üstatlarımız 水拓畫大師們

Onlar olmasaydı bugün bu sanat hâla icra ediliyor olmazdı. Ebru sanatının günümüze kadar aktarılmasında emeği geçen ebru sanatçılarından bahsedelim.
如果沒有這些大師,這門藝術就無法延續至今。讓我們來談談為水拓畫的傳承做出貢獻的藝術家們。
icra etmek (執行、實施):
Yerine getirmek, uygulamak
執行、實施、進行
aktarmak (傳遞、傳承):
Bir şeyi bir yerden başka bir yere geçirmek
傳遞、轉移、傳承
emek (努力、貢獻):
Bir işin yapılması için harcanan çaba
努力、辛勞、貢獻

4.1. Şebek Mehmed Efendi 謝貝克·梅赫邁特

Tertîb-i Risâle-i Ebrî’nin 3a sayfasının baş tarafında Şebek adıyla anılan Mehmed Efendi’den “rahimehullah” (Allah rahmet eylesin) diye bahsedilmiştir. Buna göre ölümü hicri 1017, miladi 1608 yılından evvel olmalıdır. Aynı yerde geçen “Nüsha-i Şebek” sözünden de niteliğini bilemediğimiz bir risale kaleme aldığını anlamaktayız. Şebek lakaplı bu ebrucunun isminin Mehmed olduğunu ise bu risalenin ortaya çıkışından yaklaşık on yıl sonra ele geçen bir belgeden öğrenmekteyiz.
在《水拓畫製作指南》第3a頁開頭提到了綽號為謝貝克的梅赫邁特,並為他祈禱「願真主慈憫他」。據此推測,他去世的時間應在伊斯蘭曆1017年(西元1608年)之前。從同處提到的「謝貝克手稿」一詞,我們可以推測他寫過一本性質不明的論文。而這位綽號謝貝克的水拓畫家名叫梅赫邁特,是從這份論文問世約十年後發現的一份文件中得知的。
rahimehullah (願真主慈憫他):
Allah rahmet eylesin anlamında Arapça dua sözü
阿拉伯語祈禱詞,意為”願真主憐憫他”
nüsha (手稿、抄本):
El yazması eser, kopya
手稿、抄本
lakap (綽號、稱號):
Bir kimseye sonradan takılan ad
綽號、別名、稱號

4.2. Hatib Mehmed Efendi 哈提卜·梅赫邁特

Büyük Ayasofya Camii’nde hatiplikle vazifeli olduğundan Ayasofya Hatibi veya Hatib diye anılan Mehmed Efendi’nin doğum tarihi bilinmemektedir. Bununla beraber, Müstakimzâde Süleyman Saadettin Efendi’nin Tuhfe-i Hattâtîn adlı kaynak eserinde kendisinden “Pîr-i Fânî” diye bahsedildiğine göre1 vefat tarihi olan Muharrem 1187/Nisan 1773’te hayli yaşlı olmalıdır.
因為在大聖索菲亞清真寺擔任演講師,所以被稱為「聖索菲亞演講師」或簡稱「哈提卜」的梅赫邁特,我們不知道他的出生日期。不過,根據穆斯塔基姆扎德·蘇萊曼·薩德丁在其著作《書法家禮讚》中稱他為「年邁長者」來看,他在去世時(伊斯蘭曆1187年穆哈蘭姆月/西元1773年4月)應該已經相當高壽。
hatiplik (演講師職務):
Cami görevlisi, vaaz veren kişinin görevi
清真寺演講師的職務
pîr-i fânî (年邁長者):
Çok yaşlı kimse
高齡老者,年邁之人
hayli (相當、頗為):
Oldukça, epey
相當、頗為、很
Hat sanatı tarihinde Eski Zühdî diye tanınan İsmail Zühdî Ağa’dan (ö. 1144/1731) sülüs-nesih yazılarını öğrenmiş ve eserler vermiştir. Ancak asıl şöhreti ebru sanatındadır. Hafif bir zemin üzerinde, farklı renklerde damlaları iç içe koyup ince tel ya da tek at kılı ile hareket vererek oluşturduğu ebru tarzı çok beğenilmiş ve bu tarz kendi adıyla anılır olmuştur.
在書法史上,他師從被稱為「老祖赫迪」的伊斯梅爾·祖赫迪(卒於1731年),學習了蘇魯斯體和奈斯赫體書法並創作了許多作品。但他最大的成就是在水拓畫領域。他在淡雅的底色上,巧妙地將不同顏色的水滴層層疊加,再用細金屬絲或單根馬毛帶動,創造出一種深受歡迎的水拓風格,這種風格因此以他的名字命名。
şöhret (名聲、聲望):
Ün, tanınmış olma durumu
名聲、聲望
at kılı (馬毛):
Atın kuyruğundan alınan kıl
馬尾毛
tarz (風格、方式):
Biçim, stil, usul
風格、形式、方式
Uygulama bölümünde yapımını izah edeceğimiz bu tarz, çiçekli ebru formlarına da temel teşkil etmiştir. Hatib ebru denilmekle hatib formu anlaşılır. Bir kavram kargaşasına mahal vermemek için hangi formda olursa olsun Hatib Mehmed Efendi’nin elinden çıkan ebruların tümüne Hatib’in ebrusu demek daha uygun düşecektir.
這種技法我們會在實作部分詳細說明,它也為花卉水拓畫奠定了基礎。提到「哈提卜水拓」時,人們就會聯想到這種特殊的形式。為了避免概念混淆,無論是什麼形式,只要是出自哈提卜·梅赫邁特之手的水拓畫,都稱為「哈提卜水拓」比較恰當。
izah etmek (說明、解釋):
Açıklamak, anlatmak
說明、解釋
teşkil etmek (構成、形成):
Oluşturmak, meydana getirmek
構成、形成
kargaşa (混亂、混淆):
Karışıklık, düzensizlik
混亂、混淆
Sultan III. Ahmed devrinde zamanla yıpranmış olan hat eserlerinin yenilenmesi faaliyeti başlatılmış, bu yolla pek çok nadide eser yeniden hayat bulmuştur. Bu büyük yenileme faaliyetleri sırasında yazı etraflarına pervaz olarak yakıştırılan ebruların pek çoğunda Hatib Mehmed Efendi’nin imzası vardır. Kullandığı renklerin armonisi, fırçasından dökülen çok hoş nakışlarla Hatib Mehmed Efendi, bu gün müze ve kütüphanelerimizde ziyaretçilerini beklemektedir.
在蘇丹艾哈邁德三世時期,開始了修復破損書法作品的工程,許多珍貴作品因此重獲新生。在這次大規模修復工作中,許多環繞在書法作品周圍的水拓畫邊框都帶有哈提卜·梅赫邁特的署名。他筆下和諧的色彩配置和優美的紋飾,至今仍在博物館和圖書館中等待著參觀者。
yıpranmak (破損、損壞):
Eskimek, aşınmak
破損、損壞、磨損
faaliyet (活動、工作):
Etkinlik, çalışma
活動、工作、行動
nadide (珍貴的):
Az bulunan, değerli
珍貴的、稀有的
Sultan III. Ahmed devrinde zamanla yıpranmış olan hat eserlerinin yenilenmesi faaliyeti başlatılmış, bu yolla pek çok nadide eser yeniden hayat bulmuştur. Bu büyük yenileme faaliyetleri sırasında yazı etraflarına pervaz olarak yakıştırılan ebruların pek çoğunda Hatib Mehmed Efendi’nin imzası vardır. Kullandığı renklerin armonisi, fırçasından dökülen çok hoş nakışlarla Hatib Mehmed Efendi, bu gün müze ve kütüphanelerimizde ziyaretçilerini beklemektedir.
在蘇丹艾哈邁德三世時期,開始了修復破損書法作品的工程,許多珍貴作品因此重獲新生。在這次大規模修復工作中,許多環繞在書法作品周圍的水拓畫邊框都帶有哈提卜·梅赫邁特的署名。他筆下和諧的色彩配置和優美的紋飾,至今仍在博物館和圖書館中等待著參觀者。
nadide (珍貴的、稀有的):
Ender bulunan, çok değerli ve kıymetli olan
稀有的、珍貴的、不常見的
pervaz (邊框、框架):
Kapı, pencere vb. şeylerin kenarlarına geçirilen çerçeve
門窗等物件周圍的邊框、裝飾性框架
nakış (紋飾、圖案):
İplik, tel, boya vb. ile yapılan süsleme, işleme
裝飾性圖案、精美的紋飾
armoni (和諧、協調):
Uyum, ahenk, ses uygunluğu
和諧、協調、音調的統一
Muharrem 1187/Nisan 1773’de Hocapaşa (Sirkeci) yangınında ebrularını kurtarmaya çalışırken ebrularıyla beraber yanarak, elim bir şekilde vefat etmiştir.
在1773年4月(伊斯蘭曆1187年穆哈蘭姆月),他在霍賈帕夏(錫爾凱吉區)的一場大火中,試圖搶救自己的水拓畫作品時,不幸與作品一同葬身火海,留下了令人惋惜的結局。
elim (痛心的、悲慘的):
Acıklı, üzüntü veren, yürek parçalayan
痛心的、悲慘的、令人傷痛的

4.3. Şeyh Sadık Efendi 謝赫·薩迪克先生

Buhara’nın Vabakne şehrinde doğan Özbekler tekkesi şeyhi Sadık Efendi’nin hayatı hakkında ayrıntılı bilgimiz bulunmamaktadır. Ebruyu, Buhara’da öğrendiği ve iki oğlu Edhem ve Nafiz Efendilere de öğrettiğini bilmekteyiz. Dergahdaki kabir kitabesinden Şeyh Sadık Efendi’nin 17 Recep 1262 / 11 Temmuz 1846’da vefat ettiği anlaşılmaktadır.
我們對出生於布哈拉瓦巴克內市的烏茲別克修道院院長薩迪克的生平所知不多。我們知道他在布哈拉學習了水拓畫,並將這門藝術傳授給他的兩個兒子艾德海姆和納菲茲。從修道院的墓碑銘文中可知,謝赫·薩迪克於1846年7月11日(伊斯蘭曆1262年7月17日)去世。
tekke (修道院):
Tarikat mensuplarının barındığı, ibadet ettiği yer
蘇菲教派的修道院、道場
vabakne (瓦巴克內):
Buhara’da bir şehrin adı
布哈拉的一個城市名
kabir kitabesi (墓碑銘文):
Mezar taşı üzerindeki yazı
墓碑上的銘文

4.4. Hezârfen Edhem Efendi 千藝大師艾德海姆先生

1829 yılında Özbekler Tekkesi’nde doğmuştur. Özbek Türkleri’nin kurduğu, hacca giden Türkistanlıların İstanbul’daki uğrak yeri olduğu için bu isimle anılan dergâhın millî mücedelede de önemli bir yeri vardır. Zira Anadolu’ya geçecek asker veya siviller, geceyi burada geçirirler, sabah erkenden de Samandıra üzerinden yola çıkarlarmış.
他於1829年出生在烏茲別克修道院。這座由烏茲別克突厥人建立的修道院,因為是前往麥加朝聖的突厥斯坦人在伊斯坦堡的中途站而得名,在民族抗爭中也扮演重要角色。因為要前往安納托利亞的軍人或平民,都會在這裡過夜,清晨再經由薩曼德拉出發。
dergâh (修道院):
Tarikat mensuplarının barındığı, ibadet ettiği yer
蘇菲教派的修道院、靈修場所(較文雅用詞)
millî mücedele (民族抗爭):
Türk milletinin bağımsızlık savaşı
土耳其民族獨立戰爭時期
uğrak yeri (中途站):
Yolcuların uğrayıp geçtikleri, konakladıkları yer
旅客停留休息的地方
hac (朝聖):
İslam’ın beş şartından biri olan Mekke ziyareti
伊斯蘭教五功之一的麥加朝聖
sivil (平民):
Asker sınıfından olmayan
平民、非軍人
Babası, yukarıda adı geçen Şeyh Sâdık Efendi’dir. Mahalle mektebini takiben babasından, amcasından ve tekkeye gelen âlimlerden dersler alarak yetişmiştir. Mimari, hendese, kozmografya konularında ve teknik konularda derin bir bilgi sahibi olan Edhem Efendi, Çağatayca, Arapça, Farsça ve Ermenice’nin yanında batı dillerinden de okuduğunu anlayacak kadar öğrenmiştir.
他的父親就是前面提到的謝赫·薩迪克。他先在社區學校讀書,之後跟隨父親、叔父和到訪修道院的學者們學習。艾德海姆不僅在建築、幾何、天文等技術領域有深厚的知識,除了精通察合台語、阿拉伯語、波斯語和亞美尼亞語外,還學會了足以閱讀西方語言的能力。
âlim (學者):
Bilgin, derin bilgi sahibi olan kimse
學者、博學之士
hendese (幾何學):
Geometri bilimi
幾何學(古典用語)
kozmografya (天文地理學):
Evrenin yapısını ve düzenini inceleyen bilim
天文地理學、宇宙誌學
mahalle mektebi (社區學校):
Osmanlı döneminde mahallede bulunan ilk eğitim kurumu
奧斯曼時期的社區初等學校
Amcası Abdürrezak Efendi’nin, vefatından sonra dergâhın şeyhi olmuştur. Şeyhlik vazifesini el sanatlarına olan düşkünlüğü nedeniyle oğlu Sâdık Efendi’ye devretmiştir. Ebruculuğunun yanında ince marangozluk, doğramacılık, oymacılık, hakkâklik, dökmecilik, torna-tesviyecilik, demircilik, makinecilik, dokumacılık, matbaacılık mesleklerinde mahir olan Edhem Efendi, hezârfen (bin sanat sahibi) unvanını sonu kadar hak etmiş bir büyük sanat ve fen adamıdır.
在叔父阿卜杜勒-勒扎克去世後,他成為修道院的院長。後來因為醉心於手工藝,他將院長職務傳給兒子薩迪克。除了水拓畫外,艾德海姆還精通細木工、門窗製作、雕刻、印章製作、鑄造、車床加工、鐵匠、機械、織布和印刷等多種技藝。他當之無愧地贏得了「千藝大師」(精通千種藝術的人)這個稱號,是一位傑出的藝術家和技術大師。
vazife (職務):
Görev, sorumluluk
職務、責任(文雅用語)
mahir (精通的):
Bir işte uzmanlaşmış, becerikli
精通的、熟練的
doğramacılık (門窗製作):
Ahşaptan kapı, pencere yapma sanatı
木工門窗製作技藝
hakkâklik (印章製作):
Mühür, damga oyma sanatı
印章雕刻技藝
tesviyecilik (精密加工):
Metal işleme sanatı
金屬精密加工技術
Aynı zamanda mucid olan Edhem Efendi, icad ettiği buharlı makinenin ucuna bir pervane takarak bindiği sandalı Şemsipaşa’dan Paşalimanı’na kadar yürütmeyi başarmıştır. Midhat paşa tarafından kurulan mekteb-i sanayi’nin imalat müdürlüğüne tayin edilmişse de bir süre sonra Kabe-i Muazzana’nın ve Ravza-i Mutahhara’nın içinde ve dışında tamir işlerini yürütmek üzere vazifelendirilmiştir.
艾德海姆也是一位發明家,他在自製的蒸汽機前端安裝螺旋槳,成功地讓他乘坐的小船從晒姆西帕夏航行到帕夏港。雖然他被任命為米德哈特帕夏創辦的工業學校的製造部主任,但不久後就被指派負責大天房(克爾白)和先知清真寺的內外修繕工作。
mucid (發明家):
Yeni bir şey bulan, icat eden kimse
發明家、創新者
buharlı makine (蒸汽機):
Su buharı gücüyle çalışan makine
蒸汽機、蒸汽動力機器
pervane (螺旋槳):
Bir eksen etrafında dönerek suyu veya havayı iten araç
螺旋槳、風扇
sandal (小船):
Küçük deniz taşıtı
小船、舢舨
mekteb-i sanayi (工業學校):
Sanayi eğitimi veren okul
工業技術學校
imalat müdürü (製造部主任):
Üretim bölümünün yöneticisi
製造部門主管、生產主任
tayin edilmek (被任命):
Görevlendirilmek, atanmak
被任命、被指派
Kabe-i Muazzana (大天房):
Mekke’deki kutsal yapı
麥加的克爾白天房(伊斯蘭教最神聖的建築)
Ravza-i Mutahhara (先知清真寺):
Medine’deki Peygamber Mescidi
麥地那的先知清真寺
vazife (職務):
Görev, sorumluluk
職務、任務(文雅用語)
Burada işçilerle beraber çalışırken kullandığı malayı başka hiçbir yerde kullanmayarak “Mûcib-i Şefaat olur” ümidiyle öldüğünde kendisiyle beraber gömülmesini istemiş ve bu isteği yerine getirilmiştir. Oldukça ileri yaşta Çarşambalı Arif Bey’den tâlik hattını öğrenip icazet almıştır.
在那裡與工人一起工作時,他堅持某把泥刀只用於此處的工作,並希望死後能與這把泥刀一同下葬,因為他相信「這或能帶來先知的轉求」。這個願望後來也得到了實現。在相當高齡時,他還向查爾善巴的阿里夫貝伊學習波斯體書法,並獲得了文憑。
mala (泥刀):
Sıva ve harç işlerinde kullanılan araç
泥刀、抹子
Mûcib-i Şefaat (帶來轉求):
Şefaate vesile olan şey
能帶來說情(宗教用語)
icazet (文憑):
Diploma, izin belgesi
傳統教育體系中的文憑、許可證
Babasından öğrendiği ebruculuğu ölene kadar devam ettirmiş ve talebelerinden Necmeddin Okyay vasıtasıyla bu sanat günümüze kadar gelebilmiştir. Türkiye’de ilk kurşun boruyu döken Edhem Efendi’dir. Döktüğü kurşun boruları kullanarak tekkenin bahçesindeki derince kuyudan su çeken tulumba üretmiştir.
他一直到去世都持續從事從父親那裡學來的水拓畫藝術,這門藝術通過他的學生奈吉梅丁·奧克亞伊傳承至今。艾德海姆是土耳其第一個鑄造鉛管的人。他用自製的鉛管,為修道院庭院裡的深井製作了抽水泵。
talebe (學生):
Öğrenci, bir hocadan ders alan kimse
學生(古雅用語)
vasıtasıyla (通過、藉由):
Aracılığıyla, yoluyla
通過…的方式、藉由
kurşun boru (鉛管):
Kurşundan yapılmış boru
鉛製管道
dökmek (鑄造):
Erimiş madeni kalıba boşaltmak
鑄造、澆鑄
tulumba (抽水泵):
Suyu çekip vermekte kullanılan araç
抽水泵、水泵
Kendisine yeni bir teknik veya usulden söz edilince merhum şu cevabı verirmiş: “Tecrübeyi göğe çekmediler ya, biz de deneriz.”
每當有人向他提起新技術或新方法時,這位已故大師總是這樣回答:「又不是把實驗掛在天上,我們也可以試試看。」
merhum (已故的):
Ölmüş olan kimse
已故的、亡者
söz edilmek (被提及):
Bahsedilmek, konuşulmak
被提及、被談論
Devrin âlim ve sanatkârları, kendisinden feyz almak için sık sık ziyaretine geldiklerinden onun zamanında Özbekler tekkesi ilim ve sanat akademisine dönmüştür. 20 Şevval 1321/8 Ocak 1904 Cuma gecesi dergâhta yatsı namazını eda ederken vefat eden Edhem Efendi, ertesi gün hazireye defnedilmiştir. Kabir kitabesindeki manzume Rıza Tevfik Bölükbaşı’ya aittir.
當時的學者和藝術家們經常來訪向他求教,使得烏茲別克修道院在他的時代成為了一所學術與藝術的學院。1904年1月8日(伊斯蘭曆1321年10月20日)星期五夜晚,艾德海姆在修道院做夜間禮拜時去世,次日被安葬在墓園。他墓碑上的詩文是由勒扎·特夫菲克·博魯克巴什創作的。
feyz almak (求教、獲得智慧):
Bilgi ve tecrübe edinmek, öğrenmek
求教、獲得智慧
yatsı namazı (夜間禮拜):
Günün son vakti kılınan namaz
一天中最後的禮拜時間
eda etmek (履行):
Yerine getirmek, yapmak
履行、完成(較文雅)
hazire (墓園):
Cami veya tekke avlusundaki mezarlık
清真寺或修道院內的墓園
defnedilmek (被安葬):
Gömülmek, toprağa verilmek
被安葬、入土為安
manzume (詩文):
Vezinli ve kafiyeli söz, şiir
詩文、韻文
Yakın zamanda kaybettiğimiz Amerika’da yaşayan ünlü müzik yapımcısı Ahmet Ertegün, Edhem Efendi’nin torunun torunudur.
最近在美國過世的著名音樂製作人艾哈邁德·埃爾特君,是艾德海姆的曾孫。
Ebru sanatında çok büyük bir usta olan Edhem Efendi’nin özellikle zırnık, gülbahar, lök renklerinin üzerine, lahor çividine kattığı terebentinli serpme battalları meşhurdur ve hemen anlaşılabilir. Daha sonra gelen ebrucular tarafından bu tür battallara Edhem Efendi battalı adı konulmuştur.
作為水拓畫大師的艾德海姆,尤其以在砒霜黃、玫瑰紅、暗紅等顏色上面,灑上加入松節油的拉合爾靛藍而聞名,這種特色很容易辨認。後來的水拓畫家們把這種巴塔爾技法稱為「艾德海姆巴塔爾」。
zırnık (砒霜黃):
Sarı renkli doğal boya maddesi
砒霜黃(一種天然黃色顏料)
gülbahar (玫瑰紅):
Gül renginde olan boya
玫瑰紅(一種顏料)
lök (暗紅色):
Koyu kırmızı renk veren boya
暗紅色(一種顏料)
lahor çividi (拉合爾靛藍):
Lahor şehrinden gelen mavi boya
拉合爾靛藍(一種藍色顏料)
terebentin (松節油):
Çam ağaçlarından elde edilen uçucu yağ
松節油(一種揮發性油料)
serpme battal (灑點式巴塔爾):
Ebru sanatında kullanılan bir teknik
灑點式巴塔爾(一種水拓畫技法)
Yakın zamanda kaybettiğimiz Amerika’da yaşayan ünlü müzik yapımcısı Ahmet Ertegün, Edhem Efendi’nin torunun torunudur.
最近在美國過世的著名音樂製作人艾哈邁德·埃爾特君,是艾德海姆的曾孫。
Ebru sanatında çok büyük bir usta olan Edhem Efendi’nin özellikle zırnık, gülbahar, lök renklerinin üzerine, lahor çividine kattığı terebentinli serpme battalları meşhurdur ve hemen anlaşılabilir. Daha sonra gelen ebrucular tarafından bu tür battallara Edhem Efendi battalı adı konulmuştur.
作為水拓畫大師的艾德海姆,尤其以在砒霜黃、玫瑰紅、暗紅等顏色上面,灑上加入松節油的拉合爾靛藍而聞名,這種特色很容易辨認。後來的水拓畫家們把這種巴塔爾技法稱為「艾德海姆巴塔爾」。
zırnık (砒霜黃):
Sarı renkli doğal boya maddesi
砒霜黃(一種天然黃色顏料)
gülbahar (玫瑰紅):
Gül renginde olan boya
玫瑰紅(一種顏料)
lök (暗紅色):
Koyu kırmızı renk veren boya
暗紅色(一種顏料)
lahor çividi (拉合爾靛藍):
Lahor şehrinden gelen mavi boya
拉合爾靛藍(一種藍色顏料)
terebentin (松節油):
Çam ağaçlarından elde edilen uçucu yağ
松節油(一種揮發性油料)
serpme battal (灑點式巴塔爾):
Ebru sanatında kullanılan bir teknik
灑點式巴塔爾(一種水拓畫技法)
Kardeşi Nâfiz Efendi de kendisi gibi ebruculuğu babasından öğrenmişse de elimizde eseri yoktur. Edhem Efendi’nin en önde gelen talebesi Necmeddin Okyay’dır. Osmanlı hat sanatının zirve isimlerinden Sâmi Efendi ve Aziz Rufâî efendiler de kendisinden ebruculuğu öğrenmişlerse de meslek edinmemişlerdir.
他的弟弟納菲茲雖然也像他一樣從父親那裡學習了水拓畫,但我們現在沒有他的作品留存。艾德海姆最傑出的學生是奈吉梅丁·奧克亞伊。雖然鄂圖曼書法藝術的巔峰人物薩米和阿齊茲·魯法伊都曾向他學習水拓畫,但並沒有以此為業。
zirve (巔峰):
En yüksek nokta, doruk
巔峰、頂峰
meslek edinmek (以…為業):
Bir işi sürekli uğraş olarak seçmek
以某事為職業、從事某職業
önde gelen (傑出的):
İleri gelen, seçkin
傑出的、領先的

4.5. Üstad Necmeddin OKYAY 大師奈吉梅丁·奧克亞伊

Üsküdar Şer’iye başkatibi ve Yeni Valide camii imamlarından Abdünnebi Efendi’nin oğlu olan Mehmed Necmeddin’in doğum tarihi 19 Rebiülevvel 1300/29 Ocak 1883’tür.
梅赫邁德·奈吉梅丁出生於1883年1月29日(伊斯蘭曆1300年3月19日),是烏斯屈達爾宗教法院首席書記官兼新后清真寺伊瑪目阿卜杜勒內比的兒子。
Şer’iye (宗教法院):
İslam hukukunun uygulandığı mahkeme
伊斯蘭教法法院
başkatip (首席書記官):
Yazı işlerinin başında bulunan görevli
首席書記官、主任秘書
imam (伊瑪目):
Cemaate namaz kıldıran din görevlisi
伊瑪目、宗教領袖
Rebiülevvel (伊斯蘭曆第三個月):
Hicri takvimde üçüncü ay, Hz. Muhammed’in doğduğu ay
伊斯蘭曆法的第三個月,也是先知穆罕默德誕生的月份
Valide camii (后妃清真寺):
Osmanlı padişahlarının anneleri tarafından yaptırılan cami
由奧斯曼蘇丹的母親(后妃)建造的清真寺
Kardeşi Nâfiz Efendi de kendisi gibi ebruculuğu babasından öğrenmişse de elimizde eseri yoktur. Edhem Efendi’nin en önde gelen talebesi Necmeddin Okyay’dır. Osmanlı hat sanatının zirve isimlerinden Sâmi Efendi ve Aziz Rufâî efendiler de kendisinden ebruculuğu öğrenmişlerse de meslek edinmemişlerdir.
他的弟弟納菲茲雖然也像他一樣從父親那裡學習了水拓畫,但我們現在沒有他的作品留存。艾德海姆最傑出的學生是奈吉梅丁·奧克亞伊。雖然鄂圖曼書法藝術的巔峰人物薩米和阿齊茲·魯法伊都曾向他學習水拓畫,但並沒有以此為業。
zirve (巔峰):
En yüksek nokta, doruk
巔峰、頂峰
meslek edinmek (以…為業):
Bir işi sürekli uğraş olarak seçmek
以某事為職業、從事某職業
önde gelen (傑出的):
İleri gelen, seçkin
傑出的、領先的

4.5. Üstad Necmeddin OKYAY 大師奈吉梅丁·奧克亞伊

Üsküdar Şer’iye başkatibi ve Yeni Valide camii imamlarından Abdünnebi Efendi’nin oğlu olan Mehmed Necmeddin’in doğum tarihi 19 Rebiülevvel 1300/29 Ocak 1883’tür.
梅赫邁德·奈吉梅丁出生於1883年1月29日(伊斯蘭曆1300年3月19日),是烏斯屈達爾宗教法院首席書記官兼新后清真寺伊瑪目阿卜杜勒內比的兒子。
Şer’iye (宗教法院):
İslam hukukunun uygulandığı mahkeme
伊斯蘭教法法院
başkatip (首席書記官):
Yazı işlerinin başında bulunan görevli
首席書記官、主任秘書
imam (伊瑪目):
Cemaate namaz kıldıran din görevlisi
伊瑪目、宗教領袖
Rebiülevvel (伊斯蘭曆第三個月):
Hicri takvimde üçüncü ay, Hz. Muhammed’in doğduğu ay
伊斯蘭曆法的第三個月,也是先知穆罕默德誕生的月份
Valide camii (后妃清真寺):
Osmanlı padişahlarının anneleri tarafından yaptırılan cami
由奧斯曼蘇丹的母親(后妃)建造的清真寺
Üsküdar’da dünyaya gelen Necmeddin Okyay hayatının tamamını bu semtte geçirmiştir. Hıfzını küçük yaşlarda tamalayarak hâfızlık payesi, Ravza-i Terakki Rüştiye’sine devam ettiği senelerde ise “aşere” ve “takrib”den izin almıştır.
奈吉梅丁·奧克亞伊出生於烏斯屈達爾,一生都在這個區域度過。他在年幼時就完成了《古蘭經》的背誦,獲得了哈菲茲的榮銜,在就讀拉夫扎進步中學期間,又獲得了「十種誦讀法」和「近似誦讀法」的資格。
hıfz (《古蘭經》的背誦):
Kuran-ı Kerim’i ezberleme
背誦《古蘭經》
hâfızlık (哈菲茲):
Kuran-ı Kerim’i baştan sona ezberleyip okuyabilme
能完整背誦《古蘭經》者的資格
paye (榮銜):
Rütbe, derece, mertebe
榮銜、等級(古雅用語)
aşere (十種誦讀法):
Kur’an-ı Kerim’in on farklı okuyuş biçimi
《古蘭經》的十種標準誦讀方式,是高級的《古蘭經》誦讀學問
takrib (近似誦讀法):
Kur’an okuma usullerinin yakın olan kıraatleri
《古蘭經》誦讀法中的近似讀法,是一種專門的誦讀技巧
rüştiye (中學):
Osmanlı döneminde ortaokul düzeyinde eğitim veren okul
奧斯曼時期的中等教育學校,相當於現代的中學
Mektebin Hocası Hasan Talat Bey’den rık’a, divanî ve celî divanî yazılarından icazet aldıktan sonra ilerleyen yıllarda Sâmi Efendi’ye devamla 1905’te talik, Hacı Arif Efendi’den de 1906’da sülüs ve nesih yazılarından icazet almaya layık görülmüştür.
他先從學校的老師哈桑·塔拉特貝伊那裡獲得了小草體、宮廷體和大宮廷體書法的資格證書,後來又跟隨薩米繼續學習,在1905年獲得了波斯體書法資格,1906年又從哈吉·阿里夫那裡獲得了蘇魯斯體和奈斯赫體書法的資格證書。
rık’a (小草體):
Arap yazısının günlük kullanıma uygun bir türü
阿拉伯書法中的小草體
divanî (宮廷體):
Osmanlı döneminde resmî yazışmalarda kullanılan yazı türü
奧斯曼時期的官方文書字體
celî divanî (大宮廷體):
Divanî yazının daha büyük ve süslü şekli
大號宮廷體書法
icazet (資格證書):
Bir ilim dalında yetkinliği gösteren diploma
傳統教育體系中的資格證書
talik (波斯體書法):
İran kökenli, eğik ve akıcı karakterli hat yazı stili
源自波斯的一種傾斜流暢的書法體,主要用於詩歌書寫
sülüs (蘇魯斯體書法):
Arap harflerinin 1/3 oranında kalın yazıldığı hat çeşidi
字母筆畫較粗的書法體,常用於裝飾性書法,特點是字母的比例為三分之一
nesih (奈斯赫體書法):
Arap yazısının temel yazı türü, kitap yazımında en çok kullanılan hat
阿拉伯書法的基本字體,最常用於抄寫書籍,特點是清晰易讀
Özbekler tekkesi şeyhi Hezârfen Edhem Efendi’den ebru kâğıdı ve ahar denilen cilalı kâğıt hazırlama usullerini de öğrenmiştir. Çok yönlü bir insan olan Necmeddin Okyay, eski mürekkepçiliği Vehbi Efendi’den, Kemankeşlik denilen okçuluğu da Sultan Abdülaziz’in okçubaşısı Seyfeddin Bey’den öğrenmiştir.
他從烏茲別克修道院的千藝大師艾德海姆那裡學習了水拓紙和上光紙的製作技法。作為一位多才多藝的人,奈吉梅丁·奧克亞伊還從韋赫比學習了傳統製墨術,並從蘇丹阿卜杜勒-阿齊茲的首席弓箭手賽夫丁貝伊那裡學習了被稱為「弓術」的箭術。
ahar (上光):
Kağıdı yazıya hazırlamak için yapılan cilalama işlemi
紙張上光處理技術
mürekkepçilik (製墨術):
Mürekkep yapma sanatı ve tekniği
製墨技術與藝術
kemankeşlik (弓術):
Ok atma sanatı, okçuluk
弓箭術、箭術
çok yönlü (多才多藝的):
Birçok alanda bilgi ve yeteneği olan
多才多藝的、全方位發展的、有多方面才能的人
okçubaşı (首席弓箭手):
Osmanlı’da okçuların başı, ok atışında en yetkili kişi
奧斯曼時期的首席弓箭手,負責管理和訓練弓箭手的最高職位
usul (技法):
Bir amaca erişmek için kullanılan yöntem, metot
技法、方法(較文雅的用法)
Cami derslerine devamla ilmiye icazetine de sahip olan Necmeddin Efendi, 1907’de babasının vefatı üzerine aynı camiye imam ve hatip olarak tayin edilmiş ve bu vazifesini 41 yıl aksatmadan sürdürmüştür.
奈吉梅丁還持續參加清真寺的課程,獲得了宗教學位。1907年父親去世後,他被任命為同一座清真寺的伊瑪目和演講師,並堅持不懈地履行這個職務長達41年。
ilmiye icazeti (宗教學位):
Din bilimlerinde verilen diploma
伊斯蘭宗教學位證書
hatip (演講師):
Camilerde vaaz veren din görevlisi
清真寺演講師、講道師
aksatmadan (不間斷地):
Ara vermeden, düzenli olarak
不間斷地、持續地
Sülüs ve tuğra çekmeyi öğrenmek için hicri 1332, miladi 1914′ te açılan Medresetü’l- Hattâtîn’e devam ederek Tuğrakeş Hakkı Bey’den bu yazıları öğrenmiştir. Aynı okula iki yıl sonra ebru ve ahar muallimi olarak atandığında yaşı otuzüçtür. Çiçekli ve yazılı ebru formlarının üzerinde bu yıllarda çalışmıştır.
為了學習蘇魯斯體和御用印章書法,他在1914年(伊斯蘭曆1332年)進入新開辦的書法師範學院,向印章書法大師哈克貝伊學習這些字體。兩年後,當他33歲時被任命為該校的水拓畫和上光技術教師。他在這些年間專注研究花卉水拓和書法水拓的形式。
tuğra (御用印章書法):
Osmanlı padişahlarının imza olarak kullandıkları özel işaret
奧斯曼蘇丹的御用印章書法
Medresetü’l-Hattâtîn (書法師範學院):
Hat sanatı eğitimi veren okul
書法藝術專門學校
muallim (教師):
Öğretmen, hoca
教師(古雅用語)
atanmak (被任命):
Görevlendirilmek, tayin edilmek
被任命、被委任
Üsküdar Toygar Tepesi’ndeki evinin bahçesinde 400 çeşit gül yetiştirip çeşitli sergilerden madalya kazanmıştır. 1925 yılından itibaren de klasik cilt sanatıyla sanat seviyesinde meşgul olarak şemse ciltin en güzel örneklerini yapmıştır. Soyadı Kanunu çıktığında kendisine okçuluğuyla mütenasib “Okyay” soyadını tercih etmiştir.
他在烏斯屈達爾托伊加爾山上的家中種植了400種玫瑰,並在各種展覽會上獲得獎牌。從1925年起,他開始專業從事傳統裝幀藝術,創作出最精美的太陽紋裝幀作品。在姓氏法頒布時,他選擇了與其箭術相稱的「Okyay」(意為箭)作為姓氏。
madalya (獎牌):
Başarı ve hizmetler için verilen metal nişan
獎牌、勳章
şemse cilt (太陽紋裝幀):
Kitap kapağında güneş biçiminde yapılan süsleme sanatı
太陽紋樣的書籍裝幀藝術
mütenasib (相稱的):
Uygun, yakışır, denk
相稱的、相配的(文雅用語)
Birçok sanatta hüner sahibi oluşundan, hocası Edhem Efendi gibi kendisine de “hezârfen” lakabı verilmiş nadir şahsiyetlerimizden olan Necmeddin Okyay, 23 muharrem 1396/5 Ocak 1976’da vefat etmiş ve Karacaahmed Kabristanı’na defnolunmuştur.
由於精通多門藝術,他和他的老師艾德海姆一樣,被賜予「千藝大師」的稱號,是我們歷史上罕見的奇才。奈吉梅丁·奧克亞伊於1976年1月5日(伊斯蘭曆1396年1月23日)辭世,安葬在卡拉賈艾哈邁德公墓。
hüner sahibi (技藝精湛的人):
Bir sanat veya işte yetenekli olan kimse
技藝精湛的人、能手
şahsiyet (人物):
Kişilik, önemli kişi
人物、名士(較文雅)
kabristan (公墓):
Mezarlık, mezarların bulunduğu yer
公墓(波斯語源詞)
defnolunmak (被安葬):
Gömülmek, toprağa verilmek
被安葬(文雅用語)
lakap (稱號、綽號):
Bir kimseye, bir aileye kendi adından ayrı olarak sonradan takılan ad
稱號、綽號(後來加上的名字,區別於本名)
Ebcedle tarih düşürmede mahir, lehçeleri ustalıkla taklit edebilen, nüktedân hoş sohbet bir zat olduğu anlatılmakta, en büyük maharetinin de Osmanlı devrine ait imzasız yazıları hattatı ve hatta tarihine kadar tespit edebilme olduğu aktarılmaktadır.
據說他擅長使用字母計數法記年,能巧妙模仿各種方言,是個風趣幽默的健談者。他最大的本領是能辨識鄂圖曼時期的無署名書法作品,甚至能確定其書法家和創作年代。
ebced (字母計數法):
Arap harflerinin sayı değerleri ile tarih düşürme sistemi
阿拉伯字母計數法
lehçe (方言):
Bir dilin belli bölgelere özgü söyleyiş biçimi
方言、口音
nüktedân (風趣的):
Nükte yapmasını bilen, espirili
風趣的、善於說笑的(波斯語源)
maharet (本領):
Ustalık, beceri
本領、技能(文雅用語)
Ebru sanatında çiçekli ebru denemeleri çok eskilere dayanmaktadır. Necmeddin Okyay’dan önce yapılan çiçek denemeleri daha çok kır çiçeği tarzında olmuştur. Çok güzel örnekleri ortaya konmuş olsa da şekil olarak tekâmül edişi üstadın 1917-1918 yıllarında yaptığı uzun ve çileli olduğunu tahmin ettiğimiz çalışmalar neticesinde olmuştur.
水拓畫中的花卉圖案實驗可以追溯到很早以前。在奈吉梅丁·奧克亞伊之前,花卉的嘗試多半是野花風格。雖然也創作出許多精美的作品,但就形式的完善程度而言,是在1917-1918年間,經過大師我們推測是漫長而艱辛的實驗後才達成的。
tekâmül (完善):
Olgunlaşma, gelişme, mükemmelleşme
完善、進化(文雅用語)
çileli (艱辛的):
Sıkıntılı, zahmetli
艱辛的、煎熬的
tahmin etmek (推測):
Yaklaşık olarak kestirmek
推測、估計
dayanmak (追溯、源自):
Bir şeyin kaynağına veya geçmişine uzanmak
追溯、源自、可以追溯到
kır çiçeği (野花、田野花卉):
Doğal ortamda kendiliğinden yetişen çiçek
野花、自然生長的花卉
netice (結果、成果):
Sonuç, varılan son durum
結果、成果(較文雅的用語)
Çiçekli ebruların nasıl ortaya çıktığını Hoca’nın kendinden dinleyelim:

“Medresetü’l-Hattâtîn’e tanımadığım bir zat gelerek çiçekli ebru yapmamı istedi. ‘Efendi beyim, bu sanatta öyle çiçek filan olmaz; gerçi eskiler tecrübe etmişler ama, o da çiçeğe pek benzemez’ dedim. Adam, hoca değil misiniz? Yapmanız lazım’cevabını verince eve geldim, tekneyi kurdum; çiçek şekillerini çıkarmak için uğraşmaya başladım.

讓我們聽聽大師本人講述花卉水拓畫是如何誕生的:

「有一天,一位我不認識的人來到書法師範學院,要求我做花卉水拓。我說:『先生,這門藝術沒有什麼花卉之類的;雖然前人也試過,但那看起來都不太像花。』那人回答說:『您不是老師嗎?您應該要做出來。』於是我回到家,架設好畫盆,開始努力研究如何創作花的形態。」

zat (人物、先生):
Kişi, şahıs (saygı için kullanılır)
人物、先生(敬稱)
O sırada evimize çok sevdiğim arkadaşım Hattat Macid Bey geldi. Ben lâle şekli çıkarmaya çalışıyordum. Mâcid’im birden: ‘Birader şu uçları yukarı doğru çeksene!’dedi. Ben hayatımda iş bilmeyenlerden o işe dair çok şey öğrenmişimdir.
正當這時,我最親愛的朋友,書法家馬吉德貝伊來到我家。我當時正在試著做出鬱金香的形狀。馬吉德突然說:『老弟,把那些尖端往上拉拉看!』在我的人生中,我常常從外行人那裡學到關於某件事的很多東西。
hattat (書法家):
Hat sanatı ile uğraşan sanatçı
書法家、書法藝術家
iş bilmeyen (外行的):
Bir konuda uzman olmayan
外行的、不懂行的
Bu da öyle oldu. Elimdeki tek at kuyruğu kılını teknenin içinde iki taraftan yukarı doğru çekince şekil tıpkı lâleye benzedi. Çok heyecanlandım ve zevklendim. Günlerden cuma olduğu için benim vazifeli bulunduğum Üsküdar Yeni Vâlide Camii’ne gittik. Namazdan sonra lâle, sünbül, karanfil, o mevsimde hangi çiçekler varsa hepsinden alıp eve getirdim; onlara bakarak ebru teknesinde tek at kuyruğu kılıyla aynını resmetmeye başladım. İşte Mâcid’in o ikazı ve Rabb’imin lutfu keremiyle bu iş oldu.”
就是這樣。當我用手中的單根馬尾毛在畫盆裡從兩側往上拉時,圖案就完全像鬱金香一樣了。我非常興奮,也感到無比愉悅。因為那天是星期五,我們就去了我任職的烏斯屈達爾新后清真寺。禮拜之後,我採集了鬱金香、風信子、康乃馨,以及那個季節所有能找到的花,全都帶回家;然後看著這些花,用單根馬尾毛在水拓畫盆中開始臨摹。就是這樣,因為馬吉德的提醒和真主的恩典,這件事情成功了。」
vazifeli (有職務的):
Görevi olan, görevli
有職務的、在職的
resmetmek (描繪):
Çizmek, resmini yapmak
描繪、臨摹
ikaz (提醒):
Uyarı, dikkat çekme
提醒、警示
lutuf (恩典):
İyilik, bağış
恩典、恩惠
kerem (仁慈):
Cömertlik, iyilik
仁慈、慷慨

[前面內容保持不變…]

4.6. Mustafa DÜZGÜNMAN 穆斯塔法·杜茲君曼

9 Şubat 1920’de İstanbul Üsküdar’da Sultantepe’de dünyaya gelen Mustafa, ilk tahsili- ni tamamladıktan sonra aynı semtteki Abdülbâki Efendi ve Aziz Mahmud Hüdâyî Camii’lerinin imamlığını yapan babası Saim Efendi’nin Üs- küdar çarşısındaki aktar dükkânında çalışmaya başlamıştır.
穆斯塔法於1920年2月9日出生在伊斯坦堡烏斯屈達爾的蘇丹山區。完成初等教育後,他開始在父親薩伊姆的藥材店工作,他的父親當時是該區阿卜杜勒巴基和阿齊茲·馬赫穆德·胡達伊清真寺的伊瑪目。
tahsil (教育):
Öğrenim, eğitim
教育、學習(文雅用語)
aktar dükkânı (藥材店):
Baharat ve şifalı bitkiler satan dükkan
藥材店、香料店
çarşı (市集):
Alışveriş yapılan yer, pazar
市集、商業區

[前面內容保持不變…]

1938 yılında, annesinin dayısı hattat Necmeddin Okyay kendi eliyle onu, kendisinin- de hocalarından olduğu Devlet Güzel Sanatlar Akademisi’nin Türk Tezyinî Sanatları Bölümü’ne kaydettirmiştir.
1938年,他的舅公,書法家奈吉梅丁·奧克亞伊親自為他辦理了國立美術學院土耳其裝飾藝術系的入學手續,奈吉梅丁本人也是該系的教師之一。
hattat (書法家):
Güzel yazı yazma sanatçısı
書法家、書法藝術家
tezyinî sanatlar (裝飾藝術):
Süsleme sanatları
裝飾藝術、裝飾性藝術
akademi (學院):
Yüksek öğretim ve araştırma kurumu
學院、高等學府
Burada büyük dayısı Necmeddin Okyay’dan eski tarz cilt ve ebru öğrenmiş ve di- ğer kıymetli hocalardan da istifade etmiştir. An- cak hayat şartları sebebiyle bir müddet sonra okuldan ayrılarak tekrar baba mesleği olan ak- tarlığa dönmek zorunda kalan Düzgünman, öm- rünün sonuna kadar devam ettirdiği mesleğinde işinin ehli, dürüst bir esnaf olarak tanınmıştır.
在學院裡,他向舅公奈吉梅丁·奧克亞伊學習了傳統裝幀和水拓畫,也從其他valuable老師那裡獲益良多。然而由於生活條件的緣故,他不得不在一段時間後離開學校,重返父親的藥材店工作。杜茲君曼在這份他一直堅持到生命最後的職業中,以專業和誠實的商人形象聞名。
istifade etmek (獲益):
Yararlanmak, faydalanmak
獲益、受益(文雅用語)
hayat şartları (生活條件):
Yaşam koşulları
生活條件、生活環境
ehil (專業的):
Bir işi iyi yapabilen, uzman
專業的、在行的
dürüst (誠實的):
Doğru sözlü, güvenilir
誠實的、正直的
這些土耳其水拓畫大師們為這門藝術付出了巨大的貢獻。他們不僅傳承了傳統技藝,更透過自己的創新和發展,豐富了水拓畫的藝術內涵。在他們的努力下,水拓畫藝術得以保存並發揚光大,影響至今。通過了解這些大師的生平和貢獻,我們不僅能更深入理解水拓畫的歷史發展,也能感受到這門藝術背後深厚的文化底蘊和精神內涵。願這些大師們的精神能繼續引導著後人,讓這門優美的藝術繼續傳承下去。


Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *